Dün, bugün veya yarınımızı hep birlikte gözden geçirelim... Dün neydik, bugün neyi yapıyoruz veya yarın neyi yapacağız? Bir anlamda neleri ıskaladık veya neleri ıskalamaya devam ediyoruz? Düşüncelerimiz ve duygularımız bizi nereye götürüyor? Niye mutlu değiliz? Bir araya geldiğimizde geçmişte yaşadıklarımızı, sevinçlerimizi hatta üzüntülerimizi hep güzellikler ile yadetmiyor muyuz ki? Geçmiş hakikaten güzel miydi, bizler mi güzel hale getirmiştik? Diyelim ki güzeldi, o güzellikler ne oldu? Bizler güzel hale getirdiysek niye o zaman devam ettiremiyoruz? Biz mi değiştik, etraf mı değişti, çevremiz mi değişti?
Bence duygularımızın esiri olduğumuzu kabul etmeliyiz. Düşüncelerimiz ve duygularımız bu güzel dünyamızda bizleri esir hale getirmeye devam ediyor. Geçmişte olduğu gibi şu an ve gelecekte de mutlu olmaya devam etmeliyiz. O halde ne yapmalıyız? Dünyamızın , çevremizin , ailemizin , doğal hayatın ve düşüncelerin de zaman boyutu içinde değiştiğini kabullenmeli ve öncelikle içsel olarak kendimize ve sonra da çevremize saygı duymalıyız. Farklılıkları kabul etmeli ve farkında olmalıyız. Farkında olarak farklılıklara uyum göstermeli ve farklılıkları yönetmeliyiz. Yönetmede açık görüşlü ve hoşgörülü olmalı , her türlü dayatmalardan da uzak olmalıyız. Deneyimlerin bilincinde olmalı ve bu deneyimleri hayatımızı daha güzel yaşamamamızda tecrübe olarak kabullenmeliyiz. Farkındalık düşüncemizle endişe, üzüntü, kaygı, öfke gibi olumsuz davranışlara karşı toleranslı, önyargısız davranmalıyız.
Şimdi de ezberlerimizi bozmamız ve farklılıkları aramamız üzerine Apple’ın da bir zamanlar sloganı da olan “Think Different – Farklı Düşün” ilkesi üzerine bir hikayeyi takdim ederim;
Uzman bir fizikçi, öğretim üyesi başka bir fizikçi arkadaşı tarafından üniversiteye davet edilir. Öğretim üyesi, bir fizik sınavı sonucunda öğrencisine sıfır vermiş, öğrenci de sonuca itiraz etmiş ve tam puan alması gerektiğinde ısrar etmiştir. Sonuçta tarafsız bir uzmana sormaya karar verirler ve uzman fizikçiyi çağırırlar. Sınav sorusu şöyle bir şeydir:
“Barometre yardımı ile çok katlı bir binanın yüksekliğinin nasıl bulunacağını gösteriniz”
Öğrencinin cevabı şöyledir : “Barometreye uzun bir ip bağlanır ve binanın tepesinden sarkıtılır. Barometre yere değince ip toplanarak uzunluğu, dolayısı ile binanın yüksekliği ölçülür!” Fizikle pek ilgisi olmasa da bulunan çözüm tamamı ile doğrudur. Ancak öğrencinin fizik bilgisini göstermemektedir.
Uzman, öğrencinin fizik bilgisini ölçmek için bir ara formül önerir. Öğrenciye 6 dakika süre verir ve bu sürede, sorunun cevabını fizik bilgisini gösterecek şekilde vermesini ister. İlk 5 dakika öğrenci kağıda hiçbir şey yazmaz. Uzman da öğrencinin soruyu bilemediğini düşünerek ne olduğunu sorar. Öğrenci ise, soruya verecek birçok değişik cevapları olduğunu ama en iyisini seçmeye çalıştığını belirtir.
Sürenin sonunda öğrenci cevabını yazar : “Binanın tepesine çıkıp barometreyi aşağıya atın, düşme süresini (t) bir kronometre ile tutun. Binanın yüksekliği x=0.5*a*t^2’dir. Cevap doğrudur ve fizik bilgisini de göstermektedir. Öğretim üyesi öğrenciye tam puanı verir.
Ancak, uzman merakını yenememektedir. Barometre ile yükseklik ölçmenin bilinen yöntemi binanın zemininde ve en üst katında basınç ölçümü yaparak aradaki basınç farkından yüksekliği bulmaktır. Fakat, öğrenci bir türlü bu cevabı vermemektedir. Dayanamaz ve öğrenciye sorar: “Birçok değişik cevabınız olduğunu söylemiştiniz, bunları öğrenebilir miyim?”
Öğrenci, “tabii” der, “Yöntemlerden biri güneşli bir günde barometrenin ve gölgesinin boyunu ölçmek; daha sonra binanın gölgesinin boyunu ölçerek orantı hesabı ile binanın boyunu hesaplamaktır”
“Başka?”
“Binanın merdivenlerini çıkarken barometrenin boyu ile tek tek işaretlersiniz. İşaretlerin sayısı ile barometrenin boyunu çarpınca binanın yüksekliği ortaya çıkar.”
“Fazla basit”
“Daha karmaşık bir yol isterseniz, barometreyi bir ipin ucuna bağlayıp sarkaç gibi sallarsınız. Sallama işlemini binanın zemin ve en üst katlarında yaparak buralardaki g değerini sallanma periyodundan hesaplayıp, aralarındaki farktan binanın yüksekliğini çıkarabilirsiniz”
“Daha da uzun bir ip alıp, binanın tepesinden en alta kadar barometreyi sarkıtıp, yine sallanma periyodundan binanın yüksekliği hesaplanabilir”
“Hala bir sürü çözüm yolum var. Belki de en iyisi, binanın girişindeki bekçiye, bana bu binanın yüksekliğini söylerse ona barometreyi vereceğimi söylemektir :-)”
Uzman, artık dayanamaz, öğrenciye sıradan, bilinen yöntem ile yükseklik ölçmeyi bilip bilmediğini sorar.
“Tabii ki biliyorum, sadece okuduğum okuldaki eğitimcilerin bana nasıl düşüneceğimi öğretmelerinden sıkıldım!”
Bu hikayedeki öğrencinin ismi Niels Bohr’dur. Kuantum kuramının atom yapısının belirlenmesinde ilk kez kendi adıyla anılan atom modelini oluşturmuş, kuantum fiziğinin gelişmesinde 50 yıla yakın bir süre öncü rol oynamıştır. Ayrıca 1922 Nobel Fizik Ödülü sahibidir.
Uzmanın adı ise Ernest Rutherford’dur. Nükleer fizikçi ve 1908 Nobel Kimya Ödülü sahibidir.
Duyuru ve haberlerimizi takip etmek için e-bültenimize kayıt olunuz.